otel urhay Şanlıurfa

ŞANLIURFA TARİHİ

MÜZE ŞEHİR ŞANLIURFA 

Kültür ve medeniyetin Dünya'ya yayıldığı bölge olarak bilinen ve arkeoloji literatüründe "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan topraklar üzerinde 13.500 yıldan beri iskân edilen Şanlıurfa, dünyanın en eski şehridir. Ayrıca, 11.500 yıl öncesine ait dünyanın en eski tapınaklarının yer aldığı, ilk yerleşimin ve ilk tarımın yapıldığı "Uygarlıklar Şehri" dir. Çok tanrılı Pagan ve Sabii inançlarına ait mabetlerin bulunduğu, İbrahim Peygamber'in doğduğu, Musa Peygamber, Şuayb Peygamber, Yakup Peygamber, Eyyüp Peygamber ve Elyesa' Peygamber'in yaşadığı, İsa Peygamber'in kutsadığı, "Peygamberler Şehri" dir.

Harran, Şuayb Şehri, Soğmatar, Göbeklitepe gibi ören yerleriyle; birer saray güzelliğindeki tarihi evleriyle, sokaklarıyla, hanlarıyla, hamamlarıyla, camileriyle, çeşmeleriyle, köprüleriyle, kapalı çarşılarıyla ve geleneksel el sanatlarıyla adeta bir açık hava müzesi görünümü verdiğinden "MÜZE ŞEHİR" olarak da tanınmaktadır. Tarihi çarşıları, lezzetli yemek çeşitleri, müziği ve sıra geceleri ise insana tarihin içinde yolculuk yaptırıyor adeta...

Şanlıurfa; Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) tarım ve sanayi merkezi olarak bundan böyle, Atatürk Barajı'nın suladığı ovalardan elde ettiği ürünlerle Hz. İbrahim'in bereketini dünyaya yayacaktır

COĞRAFİ KONUMU .

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Şanlıurfa, 18.584 kilometrekare yüzölçümü ile ülkemizin % 3'ünü oluşturmaktadır. İl merkezinin rakımı 518 metredir. Arazinin % 60.4'ü dalgalı, % 22'si dağlık, % 16.3'ü ova, % 1.3'ü yayla karakterine sahiptir. İlin kuzeyinde dağ ve tepeler yer alır. Halfeti, Bozova, Hilvan Ovaları kuzeyde; Harran, Suruç ve Viranşehir ovaları ilin güneyinde yer almaktadır. Gaziantep, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin ile komşu olan Şanlıurfa güneyde ise Suriye ile komşudur.

Karacadağ, Tektek Dağları, Takırtukur Dağları, Susuz Dağları, Germuş Dağları, Nemrut Dağları, Şebeke Dağları, Arat Dağı, Cudi Dağı, Kaşmer Dağları, Molla Ömer Dağı, Kalkan Dağı başlıca dağlardır. Şehir merkezinin etrafındaki dağlarda çok sayıda mağara ve sarnıç bulunmaktadır. İlin en önemli akarsuyu Fırat Nehri'dir. Şanlıurfa il sınırları içerisinde Fırat Nehri üzerinde Atatürk Barajı, Birecik Barajı ile Kargamış Barajı ve aynı isimlerle göller bulunmaktadır.

Yazları çok kurak ve sıcak, kışları bol yağışlı ve ılık bir iklime sahiptir. Bitki örtüsü bakımından oldukça fakirdir. Akarsu boylarında ağaç toplulukları görülür. Baraj havzalarında ağaçlandırma çalışmaları yapılmaktadır.

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ŞANLIURFA .

Tarih boyunca şehre, Süryanilerin "Orhai", Arapların "El-Ruha", Seleukosların "Edessa" , Türklerin ise "Urfa" dediği bilinmektedir. Son 20 yılda il sınırları içersindeki arkeolojik kazılarda Paleolitik Çağ (M.Ö. 500.000-8.000), Neolitik Çağ (M.Ö. 8.000-5.500), Kalkolitik Çağ (M.Ö. 5.500-3.200) ve İlk Tunç Çağı'na ait (M.Ö. 3.200-1.800) eserler bulunarak Urfa Müzesi'ne getirilmiştir.

Hilvan İlçesi sınırları içerisindeki Argaç Köyü yakınındaki Nevalı Çori'de 1983-1991 yılları arasında yapılan kazılarda 11.500 yıl önce Nevali Çori insanlarının ilk evleri yaptığı, ilk defa tarım yaparak buğday ve mercimeği ürettiği ve bu ürünlerin buradan dünyaya yayıldığı anlaşıldı. Burada bulunan -T- şeklindeki üzeri hayvan kabartmalı taş steller dünyadaki ilk tapınak kalıntılarıydı.

1995-2006 yılları arasında Urfa şehir merkezine yakın mesafedeki Göbeklitepe kazısında 11.500 yıl öncesine ait çok sayıda tapınak kalıntılarına rastlanıldı. Göbeklitepe'de bulunan ve ritüel anlam taşıdığı muhtemel olan insan ve hayvan heykelleri ile -T- şeklindeki steller üzerindeki çeşitli hayvan kabartmaları dünyanın en eski resim örnekleridir.

1996 yılında Balıklıgöl'ün arkasında yer alan toprak kesitte, çakmak taşından yapılmış, ok uçları, mızrak uçları, delici ve kesici aletler, bazalt ezgi kapları, ezgi taşları, hayvan kemikleri ve yapı döşemelerine rastlanıldı. Laboratuar tahlilleri yapılan bu malzemelerin günümüzden 13.500 sene öncesine ait olduğu kesinlik kazandı. Böylece uygarlık tarihinin Urfa'da başladığı ortaya çıkmış oldu.

M.Ö. I. binde bölge halkı Kafkasya kökenli Subarlardan oluşmaktaydı. Aynı dönemde güneydoğu bölgesi Sami ırkından Aramilerin istilasına uğradı. Aramilerin küçük şehir devletleri kurmalarına karşılık bölge, M.Ö. 612 yılına kadar Asur egemenliğinde kaldı. M.Ö. 612-550 yılları arasında Med hakimiyetine giren bölge M.Ö. 552-332 yıllarında Perslerin eline geçti.

Büyük İskender'in Asya seferi sırasında Urfa bölgesi M.Ö.332-312 yılarında Makedonyalıların eline geçti. İskender'in ölümünden sonra imparatorluğun komutanları arasında bölüşülmesi neticesinde Urfa, M.Ö. 312-132 yılları arasında Seleukosların elinde kaldı. M.Ö. 302 yılında Seleukos Nikator tarafından eski iskân yerine yeniden kurulan Urfa'ya "Suları Bol" anlamına gelen "Edessa" adı verildi.

Seleukoslar'ın giderek zayıflamasını fırsat bilen Arami asıllı Süryaniler M.Ö. 132'de Aryu önderliğinde Osrhoene adıyla bir şehir krallığı kurdular. Abgar hanedanının yönettiği bu krallık zaman zaman Romalıların ve Partların hâkimiyetine girdi. M.S. 216'da Roma imparatoru Caracalla tarafından Edessa işgal edildi. Son Osrhoene kralının 244'de Roma'da ölmesinden sonra bu krallık ortadan kalkmış oldu.

376 yıl süren Osrhoene krallığı Hristiyanlık tarihi açısından önem taşımaktadır. Kral V. Abgar Ukkama 13-50 yılları arasındaki ikinci saltanatı sırasında Hz. İsa'ya mektup yazarak Hristiyanlığı halkı ile birlikte kabul ettiğini bildirmiştir. Hz. İsa Urfa'yı kutsadığına dair bir mektubunu ve yüzünü sildiği mendile çıkan mucizevî portresini Abgar Ukkama'ya göndermiştir.

260 yılında Sasani Kralı I. Şapur tarafından Romalılardan alınan şehir 273 yılına kadar Palymyra devletine bağlandı. Bu tarihten sonra yeniden Romalıların eline geçti. Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğunun elinde kalan Urfa, Doğu Roma-Sasani çekişmelerine sahne olmaya devam etti. 359 yılında Constantius'un Roma Mezopotamyası'nı ikiye ayırmasıyla Diyarbakır asıl Mezopotamya'nın, Urfa ise tesis edilen Osrhoene vilayetinin başkenti oldu.

396'da Urfa'ya ilk Türk akını yapıldı. Hun kuvvetleri Kudüs'e kadar süren akınlarda Urfa'yı yağmalayarak kilise ve manastırlarını yıktılar. Sasani imparatoru Kavad 502 ve 503 yıllarında Urfa'yı iki kere kuşattı ise de alamadı. Anuşirvan 540, 544 yıllarında iki kere daha kuşattı. Bu defa II. Hüsrev şehri işgal etti. 628'de Sasanileri yenen Heraklios Urfa'yı tekrar Bizans'a bağladı.

Halife Ömer zamanında 639 yılında Urfa İslam ordularının eline geçti. Emeviler 687'de Harran, Samsad ve Urfa'yı bir eyalet halinde birleştirdiler. 750 yılından sonra İslam devletlerinden Abbasi, Hamdani, Numeyri ve Mervanilerin idaresinde el değiştiren Urfa'ya 1031 yılında Bizanslılar hâkim oldu.

Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan 1071'de Urfa'yı kuşattı, ancak 50 gün süren kuşatmayı 50.000 dinar karşılığında kaldırdı. Alp Arslan'ın oğlu Melik Şah 1087 yılında Haleb'e giderken uğradığı Harran'da, komutanlarından Emir Bozan'ı Urfa üzerine gönderdi. Bozan, üç ay süren kuşatma neticesinde kenti ele geçirdi (1087).

Suriye Selçukluları Sultanı Melik Tutuş 1094'de Urfa'yı teslim aldı ve kalede sürekli olarak Türk garnizonu bulunması kaydıyla şehrin idaresini Ermeni asıllı Thoros'a verdi. Thoros, 1095'de Melik Tutuş'un ölümünü fırsat bilerek kentin tümüne hâkim oldu.

I. Haçlı Seferleri sırasında haçlı ordusunun komutanı Kont Baudouin 1098'de Urfa'yı alarak Haçlı Kontluğu'nu kurdu. Bu tarihten itibaren Urfa birçok defa Suriye Selçukluları, Artukoğulları ve Anadolu Selçukluları tarafından kuşatıldıysa da alınamadı. Nihayet 28 Kasım 1144'de Musul Atabeyi İmadüddin Zengi tarafından kuşatılan şehir, 24 Aralık 1144 tarihinde ele geçirildi. Bu zafer İslam dünyasında sevinç uyandırdı.

Bölge, 1146'da Zengi'nin yerini alan Nureddin Mahmud'un 1174 yılında ölümü üzerine, komutanlarından Selahaddin Eyyubi'nin kurduğu Eyyubi Devleti'nin eline geçti. Selahaddin 1182'de Urfa, Suruç ve Nusaybin'i topraklarına kattı. Selahaddin'in 1193'de ölümünden sonra Urfa, Anadolu Selçukluları ile Eyyubiler arasındaki çekişmelere sahne oldu. Bölge, 1232'de Mısır Eyyubileri'nin elinde idi. Alaaddin Keykubbat'ın gönderdiği ordu, şiddetli bir muhasaradan sonra 1234'de Urfa'yı Eyyubilerden aldı ve şehrin ahalisini Anadolu'ya sürdü. Şehirde büyük bir yağma oldu. Selçuklu ordusunun çekilmesinden sonra Eyyubiler bütün bölgeyi geri aldılar. İki yıl sonra Selçuklulara bağlı Harezmliler Selçuklulardan ayrılarak Urfa taraflarına çekildiler ve bütün bölgeyi yağma ettiler. Nihayet 1240 yılında Selçuklu birlikleri Harran'da Harezmlileri bozguna uğratarak şehri Eyyubilere bıraktı.

Anadolu Selçukluları'nın 1243 Kösedağ Savaşı'nda yenilmesinden sonra bölge Moğol hâkimiyetine girdi. Moğollar 1244'de Mardin ve Urfa'yı, 1251 yılında da tekrar Suruç, Harran ve Urfa Bölgesi'ni yağmaladılar. Hülagü, 1260 yılı başında Suriye seferine giderken kendiliğinden teslim olan Urfa ve Harran'ı aldı, direnen Suruç halkını ise kılıçtan geçirdi.

1272 yılında Memluk Sultanı Baybars tarafından Haleb'e tayin edilen Taybars kısa bir süre sonra Harran ve Urfa'yı Moğollardan aldı.

İlhanlı hakimiyeti altındaki Urfa, Anadolu Selçuklu Devleti'nin 1308 yılında resmen ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan beyliklerden Salim Bey idaresindeki Döger Türkmen Boyu'nun eline geçti.

Urfa 1399 yılında Timur'un hakimiyetine girdi. Timur, Diyarbakır yöresini Karayülük Osman Bey'e vermiş, o da 1403 yılında Diyarbakır'da Akkoyunlu Devleti'ni kurmuştur. Döger Türkmen Boyu'nun hakimi Dimaşk Hoca'nın 1404'de ölümü üzerine Urfa Akkoyunlular'ın eline geçti. Mısır Memlukları'nın asi kumandanı Çekem 1407'de Urfa'yı kuşattığı savaşta öldürüldü. Fakat 1429 yılında Mısır Memlukları Urfa'yı ele geçirerek şehri yağmalayıp yıktılar ve geri çekildiler.

Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan 1465 yılında Urfa'da bulunan kardeşlerini yenerek şehri ele geçirdi. Urfa 1504'de Dulkadir Beyliği'nin eline geçti. 1507'de Safeviler tarafından alındıysa da Dulkadirliler şehri hemen geri aldılar. Safevilerin 1514 yılında Urfa'yı tekrar ele geçirmesinden kısa bir süre sonra şehir Yavuz Sultan Selim zamanında 1517 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlı hakimiyetinde 400 yıl kalan Urfa, Osmanlı İmparatorluğu'nun I.Dünya Savaşı'ndan yenik çıkması üzerine 24 Mart 1919'da İngilizler tarafından işgal edildi. İngilizler 30 Ekim 1919 tarihinde şehri Fransızlara devretti. Urfalılar 11 Nisan 1920'de Fransızları yenilgiye uğratarak Cumhuriyet tarihine "Kendi kendini kurtaran şehir" olarak geçtiler. Şehirlerinin Türkiye Cumhuriyeti topraklarında kalmasını sağladılar. Bu zaferin anısına 22 Haziran 1984 yılında T.B.M.M.'nin kararıyla Urfa'ya "ŞANLI" ünvanı verildi.

ŞANLIURFA TARİHİ EVLERİ

Urfa evlerinin biçimlenmesinde iklimin, inanç ve sosyal hayatın önemli ölçüde etkisi olmuştur. 180 civarında tescilli tarihi ev bulunmaktadır. Bu evler haremlik-selamlık bölümlü, yazlık ve kışlık eyvanlı, hayatlı (avlulu) bir plana sahip ve zengin taş süslemeleriyle birer saray gibidir. Kalın duvarlı ve tonoz örtülü toprak damların kullanılmasıyla yazın gölgede 45-47 dereceye kadar varan sıcaklık bu evlerin içinde büyük ölçüde azalır. Son yıllarda geleneksel Urfa evlerinin güzel örnekleri restore edilerek konukevi, restoran, kültür evi ve Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaktadır.

Şanlıurfa'da görülebilecek tarihi evler; Şanlıurfa Valiliği Konukevi (Küçük Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu Konağı), Harran Üniversitesi Kültür Evi (Akçarlar Evi), Tenekeciler Evi, Çardaklı Köşk (Yusufoğlu Evi), Sayganlar Evi (Taziye Evi), Sakıp'ın Köşkü, ŞURKAV Kültür Merkezi (Mehmet Bağmancı Evi), Narlı Ev, TBMM Kültür Evi (Şahap Bakır Evi), Akyüzler Evi, Yıldız Sarayı Konukevi (Çubukçular Evi), Pınarbaşı Konukevi (Halil Hafız Kürkçüoğlu Evi), Gülizar Konukevi, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi (Hacı Hafızlar Evi), Eczacılar Konukevi (Mehmet Uslusoy Evi), Beyzade Konukevi, Kürkçüzade Mahmut Nedim Efendi Konağı'dır.

ŞANLIURFA ' DA GEZİLECEK ÖNEMLİ YERLER

Hz. Eyyub Makamı 

Eyyub Peygamber'in hastalık çektiği "mağara" ile yıkanarak ve içerek şifa bulduğu "su kuyusu" şehrin güneyinde Harran yolu üzerindedir. Eyyub peygamber, Hz. Yakub'un kardeşi İys'ın (Esav) oğludur. Dedesi İshak Peygamber'dir. Annesi Hz. Lut'un kızıdır. Bir rivayete göre hanımı Yakup Peygamber'in kızı Rahime'dir.

Urfa'da yaşayan Eyyub Peygamber çok zengin olup çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşmıştır. Yüce Allah kendisini imtihan etmek için önce mallarını, sonra çocuklarını elinden alır ve daha sonra kendisine ağır bir hastalık verir. Günlerce hasta yatağında yatar, vücudunu yaralar ve kurtlar sarar. Tüm bu musibetlere sabır ve şükür gösteren Eyyub Peygamber, Cebrail (a.s.)'in getirdiği vahiy gereği ayağını yere vurur ve yerden su fışkırır. Bu su ile yıkanan Hz Eyyub vücudunu kaplayan yaralardan kurtulur. İçtiği bu şifalı su ile içindeki bütün dertler yok olur. Bunun üzerine Allah kendisine hem çocuklarının, hem mallarının iki katını verir. Bunun için Eyyub Peygamber "Sabır Timsali" olarak tanınır.

Harran Ören Yeri 


Harran, Şanlıurfa'nın 45 km. güneydoğusunda kendi adıyla anılan ovanın ortasındadır. Tarihi geçmişi M.Ö. 5. bine kadar uzanan antik bir kenttir. Harran adı, Sümerce ve Akadça "Seyahat-Kervan anlamına gelmektedir. Harran eski dönemlerde Ay, Güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin, Sabiiliğin en önemli merkeziydi. Tarih boyunca Babil, Keldani, Asur, Hitit, Med, Pers ve İskender Krallığı'nın yönetiminde kalmıştır. Daha sonra sırayla Roma, Bizans, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Numeyriler, Selçuklular, Zengiler, Memlukler ve Osmanlı yönetimine girmiştir. Harran tarih boyunca önemli bir kültür merkezi özelliğini korumuştur.

Hz. İbrahim Filistin'e gitmeden önce bir müddet burada kalmıştır. Harran yetiştirdiği; Sâbit b. Kura el-Harrani, Cabir b. Hayan, İbn Teymiyye, El-Battani, Sinan b. Sabit gibi âlimlerle tanınır. Harran, 1260 Moğol istilasında tahrip edilmiş ve harap bir şekilde günümüze gelmiştir.

Konik kubbeli evleri, Emevi Devri'nden kalma Ulu Cami kalıntıları, çeşitli dönemlere ait mimari kalıntıların bulunduğu höyük, Emevilerden kalma İç kalesi ve şehir surları, 1185 tarihinde Harran'da vefat eden Şeyh Yahya Hayat el-Harrani Hazretleri'nin türbesi ve Yakup Peygamber'in kuyusu ziyaret edilecek yerleridir.

Bazda Mağaraları 


Harran-Han el-Ba'ruryolunun 16. kilometresinde yolun solunda ve sağındaki dağlarda 13. yüzyıldan kalma taş ocağı mağaralarıdır. Civardaki tüm medeniyetlere ait mimari eserlerin taşlarının çıkarıldığı mağaralardır. Büyük olanında uzun galeriler ve tüneller oluşmuştur.

Han el-Ba'rur Kervansarayı 


Harran'ın 20 km. doğusunda Tektek Dağları üzerinde Göktaş Köyü'ndedir. Eyyubi Dönemi'ne ait (1228-1229) bir kervansaraydır. El Hac Hüsameddin Ali Bey İmad Bin İsa tarafından yaptırılmıştır. Klasik Selçuklu Kervansarayları planındadır.

Şuayb Şehri (Özkent Köyü) 
Han el-Ba'rurKervansarayı'nın 11 km. kuzeydoğusundadır. Urfa'dan uzaklığı 80 km.'dir. Halk arasında Şuayb Peygamber'in bu şehirde yaşadığına inanılmaktadır. Birçok mağara ve yüzlerce kaya mezarı üzerine kesme taştan inşa edilmiş yapılar vardır. Bu yapıların Roma-Bizans döneminden kaldığı tahmin edilmektedir. Çok sayıda sarnıç bulunmaktadır. Tarihi kentin etrafı yer yer izleri görülen surlarla çevrilidir. Kalıntılar arasında bir mağara "Şuayb Peygamber'in Makamı" olarak ziyaret edilmektedir.

Soğmatar Antik Şehri (Yağmurlu Köyü) 


Antik Soğmatar şehri, Şuayb Şehri'nin 16 km. kuzeydeki Yağmurlu Köyü'ndedir. Köyün ortasındaki höyüğün altındaki antik kent milattan önceki çağlara aittir. Höyüğün tepesindeki kalıntılar M.S. 2. yüzyıla ait kale kalıntılarıdır. Kalenin 250 metre kuzeybatısında, ağzı doğuya bakan Pognon Mağarası'nın (Sin Tapınağı) duvarlarında Soğmatar valilerini ve yakınlarını tasvir eden tam boy insan rölyefleri ve Süryanice yazılar bulunmaktadır.

Soğmatar ay, güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı putperest (Pagan) döneme ait bir merkezdir. Kutsal tepedeki açık hava mabedinde kaya zemine oyulmuş Süryanice yazılar ve kayalara oyulmuş tanrı rölyefleri M.S. 165 yıllarına aittir. Kutsal tepenin batısındaki tepelerde yer alan 7 adet yapı ise Güneş, Ay (Sin), Satürn, Jüpiter, Mars, Venüs ve Merkür gezegenlerini temsil eden gözlemevleri ve anıt mezarlardır.

Karaali Kaplıcaları 


Şanlıurfa il merkezinin 40 km. güneydoğusunda bulunan Karaali Köyü'ndedir. Kaplıcada 34 odalı otel ve kapalı havuzun yanı sıra, 54 daireden oluşan bir apart otel de bulunmaktadır. 50-55 derecedeki sıcak suyun; sinir sistemi, dolaşım sistemi, eklem, cilt ve benzeri hastalıkların tedavisi için özellikler taşıdığı tespit edilmiştir.

Eyyub Nebi Köyü 


Hz. Eyyub'un kabri, Urfa'ya 100 km.,Viranşehir ilçesine 20 km. uzaklıktaki Eyyüp Nebi Köyü'ndedir. Köyde Eyyub Peygamber'in türbesi, hanımı Hz.Rahime'nin türbesi ve Elyesa Peygamber'in türbesi bulunmaktadır.

Atatürk Barajı ve Gölü 


Güneydoğu Anadolu Projesinin (GAP) kaya dolgu barajlarından olan Atatürk Barajı, Şanlıurfa'nın 60 km. kuzeybatısında Fırat Nehri üzerindedir.

Atatürk Barajı yükseklik bakımından dünyada 8'inci, göl hacmi bakımından 18'inci, elektrik üretimi bakımından 17'inci, gövde dolgusu bakımından 3'üncü sıradadır.

Yılda 8.9 milyar Kw. saat elektrik enerjisi ile Türkiye elektrik enerjisinin 1/3'ünü karşılamaktadır. Baraj gölünün suları, yarı çapları 7.62 m. uzunlukları 26.4 km. olan 2 tünel ve pompajla Harran, Mardin, Ceylanpınar, Siverek, Hilvan ve Bozova Ovaları olmak üzere toplam 882.000 hektar alanı sulamaktadır.

Halfeti ve Birecik Barajı Gölü 


Şanlıurfa'dan Gaziantep'e giderken Birecik'e 10 kilometre kala sağa dönüp 30 kilometre sonra Fırat'ın sularıyla oluşan göl kenarındaki Halfeti'ye ulaşırsınız. Halfeti'nin beşte ikisi ile birlikte bahçelerinin tamamı 2000 yılı Nisan ayından sonra Birecik Baraj Gölü suları altında kaldı. Şehrin kalan kısmı tarihi görünümüyle hala büyüleyicidir. Dik yokuşlarla çıkılan sokaklarında, birbirinin üzerinden Fırat'ın sularıyla oluşmuş göle bakan bahçeli taş evler görülmeye değerdir. Halfeti'nin, daracık sokaklarında dolaşırken kendinizi tarihin kucağında hissedersiniz.

Gölde tekne gezisiyle Aziz Nerses Kilisesi'nin, Bar Şavma Manastırı'nın ve daha birçok tarihi yapının yer aldığı Rumkale'ye; kaya kilisenin yer aldığı tarihi Savaşan Köyü'ne ulaşım mümkün. Kentin simgesi haline gelen "siyah gül" yerli yabancı tüm konukların ilgisini çekmektedir. Çok sayıdaki tarihi Halfeti evi içerisinde, Hamitbey Konağı, Muhittin Kanneci Evi ve Hamamlı Ev mimari özellikleri açısından görülmeye değerdir.

Karacadağ ve Kayak Merkezi 


Karacadağ, Şanlıurfa ilinin en yüksek noktası konumunda olup 1938 rakımlı sönmüş bir yanardağ kütlesidir. Siverek-Diyarbakır eski yolunda 50 kilometre gidince, Karabahçe'ye varmadan sağa ayrılan yoldan 16 kilometre sonra Karacadağ'ın zirvesine varılır. Kışın, dağın eteklerindeki köylerde oturan bazı aşiretler, yaz aylarında bu dağın zirvelerindeki yaylalara yerleşirler. Karlı günleriyle ıssız geçen kışının yanı sıra; kıl çadırları, koyunları ve insanlarıyla cıvıl cıvıl geçen yazı da bir başkadır Karacadağ'ın. Baharda dağdan birçok pınar akar. Gülice (Gölice) mevkiindeki kaynak su "Karacadağ Menba Suları" adıyla Urfa ve çevresinin menba suyu ihtiyacını karşılar.

Şanlıurfa Valiliğince Karacadağ'ın zirvesinde 1999 Yılı Şubat ayında " Karacadağ Kış Sporları ve Kayak Merkezi" oluşturuldu. Dağda kayak için en iyi zaman Ocak, Şubat ve Mart aylarıdır. Dağdaki kayak merkezine otomobille ulaşmak mümkündür. Tesisteki kafede dinlenebilir ve kayak malzemesi kiralayabilirsiniz. Karacadağ'ın suyunu içmek ve havasını solumak için bir gün yola düşün ve bir mola verin.